top of page

Sürgünler

Güncelleme tarihi: 1 gün önce

Sürgünler dizisi afişi – hapishane temalı yerli yapım
Tabii platformundan bir sürpriz geldi. İlk sezonuyla Sürgünler, beklentisiz başladığım ama beni fazlasıyla şaşırtan bir yapım oldu. Yerli yapımlarda, iyi örneklerine nadiren rastladığımız hapishane temalı diziler arasında, kendine ayrıcalıklı bir yer edindi. Özgün hikayesi, yönetmenliği, senaryosu ve oyunculuklarıyla her unsuru özenle işlenmiş, dengeli ve etkileyici bir çalışma.

Merkezindeki ana karaktere ve hikayesine odaklanırken, diğer karakterleri görmezden gelme kolaycılığına kaçmıyor. Her bir karakter, derinlikli ve gerçekçi kişisel öyküleriyle ana hikayeyi besleyip zenginleştiriyor. Bu yaklaşım, Barış Erçetin’in yönetmenliğinde, diziyi türünün en iyi örneklerinden biri yapan en önemli unsurlardan biri olarak öne çıkıyor.
 
Sürgünler’de iyilik de var, kötülük de. Adalet de var, haksızlık da. İntikam da var, bağışlama da. İnsanın doğası, yaşamak ve direnmek üzere kurulu. Dayanışma da var, dostluk da. Hepsi bir arada, yan yana geldiğinde, Sürgünler’in dört duvarıyla, alanı küçük ama umudu büyük dünyası kuruluyor; Volkan Sümbül’ün senaryosu ve Barış Diri’nin müzikleriyle.
 
Açgözlülük iklimi ele geçirdiğinde, insan bir canavara dönüşüyor. O hırs, Sinop Cezaevi’nin nemli ve karanlık kuytularıyla yarışıyor. İnsanın doymak bilmez açlığı, hayatın zor gerçeklerini daha da ağırlaştırıyor. Karakterler ve sistemin acımasız yüzü, Uğur Kul’un görüntü yönetmenliğinde çarpıcı biçimde ekrana yansıyor.
 
Açgözlülük, dizinin atmosferini kuşatıyor; karakterlerin kaderini belirleyen güçlü bir etken olarak öne çıkıyor. Arka planda İkinci Dünya Savaşı’nın karartma günleri, yoklukları var. İnsani değerlere en uzak davranışlar, gerçekten hep insanın içinden mi çıkar? Erdem mi? Onu mum ışığında arıyoruz…

Tüm içeriklerin yayın hakları yazarına ait olup yazarın izni olmadan

kısmen veya tamamen basılamaz, çoğaltılamaz veya elektronik ortama taşınamaz.

En son yazılardan haberdar olmak için abone olunuz.

  • X
bottom of page